/Bana psikolojiyi sevdirenler/
… 1993 yılında Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’ne başlarken ders programında Psikoloji dersi de vardı. Psikolojinin tarihle ne alakası? - İlk duyduğumda Psikoloji-Tarih bağını kuramamış ve böyle bir tepki vermiştim.
… Aslında tepki vermemin başka bir nedeni de vardı. Derse giren hocanın zor bir hoca olduğu söyleniyordu. Sadece söylenmiyordu, manzara ortadaydı: ikinci sınıf öğrencilerinin çoğu dersi alttan alıyordu. Bu bizi çok korkutmuştu… Hocamızın ismi Giray Uraz’dı.
… Dersler başladı. Bir, iki, üç hafta oldu derse gireriz ama ben daha bir şey anlamam. Hocamız seve seve anlatıyor ama ben zor durumdayım. Zorlanmamın bir nedeni de yurt dışından yeni gelmem ve Türk diline daha hakim olamamamdı belki. Gel bir de psikolojinin kavramlarını anla… Derdimi Sosyoloji Bölümü’nden oda arkadaşım Erkan Çitçi’ye açtım. Erkan da Giray hocamızdan Psikoloji dersini alıyordu, zaman zaman da derse beraber girerdik. Erkan dersi anlar görünüyordu. Ricam üzerine Erkan hocamızın derste anlattığının “halk dilimize” “çevirisini” yapardı. Erkan’ın yardımından sonra dersi yavaş yavaş anlamaya başladım. Ne anlaması, hatta “aman, ne keyifli konularmış, tam da bana göreymiş, bir de hocayı anlasam” diye içimden geçiriyordum. Sonraki derslerde hocamızın “şifresini” çözdüm ve dersten keyif almaya başladım. Hocamızın şifresi “az bilgi, çok çaba”ydı. Derste konu anlatılır ve konu üzerine çok örneklemeler yapılırdı. Öğrendiğimiz bilgilerin hayatta nerede işimize yarayacağı üzerinde duruluyordu. Önemli olan insan davranışları ve nedenleri tartışılıyordu.
Bu derste ilk defa Doğan Cüceloğlu ismini duydum. İnsan ve Davranışı kitabını okudum. Doğan Cüceloğlu’nu okumamız önerildi. Okuduk. Dersin ve Doğan hocanın kitabının etkisiyle Kızılay’da Güven Park’ta veya Çankaya’ya çıkarken Kuğulu Park’ta oturup gelip geçen insanların davranışlarını kendime göre sorgulardım. Akşam iş çıkışı kırmızı ışıkta yolu geçip evine acele eden bayanların davranışlarını anlamlandırmak için çok tezler ürettim, kendimce…
… Sınav dönemimiz yaklaşıyor. Her kesi korku sarmış. İşin şakası yok. Belki de üst sınıftakilerin dersi alttan almaları olmasaydı bu kadar korkmazdık. Hacettepe’nin Edebiyat fakültesinin oradaki amfideyiz. Amfi dolu. Sınıfımız 60 kişi civarında. Bir 50 öğrenci de üst sınıftan var. Bir an önce soruları görmek istiyorum. Sınav kâğıtları dağıtılıyor. Cevaplamaya başlıyoruz. Sorular çok da zor görünmüyor. (Erkan bizi iyi çalıştırmış anlaşılan). Bir soruda takılıyorum. Giray hocamız, “Tarihçiler en doğru bilgiye ulaşmak için…” şeklinde başlayan bir soru sormuş. Soru kafayı kurcalıyor. Çünkü hocamız sınıfta, “en doğru veya en yanlış bilgi diye bir şey olmaz, bilgi ya doğrudur ya da yanlıştır” cümlelerini sık sık tekrarlardı. Ne yapayım? Hoca yanlış soru mu sormuş acaba? Her kesin korktuğu dersten gel de bir de soru sor. Sorabilirsen. Ya da, “hocam, siz derste şöyle demiştiniz ama burada böyle soruyorsunuz” gibilerden kâğıda not mu düşsem? Düş, düşebilirsen… Ne ise sınav kâğıdına not düşme kararına geliyorum. Tabi ki korka korka… Giray hocamız erkenden kimseyi dışarı bırakmıyor, bir açıklama yapacakmış. Sınav bitiyor. Hocamız açıklamasını yapıyor: “Arkadaşlar, bir soruda bilerekten hata yapmışım, bulana ek 20 puan vereceğim”. Rahatlıyorum, cepte ek 20 puanın var demektir bu.
Sınavlar açıklanıyor. Her kes hocanın yanına gidip önceden notunu öğrenmek istiyor. 40 üzerinden 20, 30, 35 alanlar var. Her yüksek not haberi geldiğinde bir bayram havası sarıyor sınıfı. Ama ben rahatım, 60 bekliyorum nasıl olsa… Bu arada üzülenlerimiz de çok…
“Elnur, Giray hoca seni çağırıyor” sesini duyuyorum. Ses sahibini şimdi çok hatırlamaya çalışıyorum ama boşuna. Hatırlamadım. Giray hocamın yanına gidiyorum, psikoloji bölümüne. Odasına giriyorum. Bir övgü, bir övgü. Neymiş, 40 üzerinden 45 almışım, oysa 60 bekliyordum (milletin çoğu üzüntülü, ben not beğenmiyorum). Bir soruda eksikliklerim varmış…
Giray hocamızla dönemi bitirdik ama derste duyduğumuz ve önerilen Doğan Cüceloğlu hocamıza daha yeni başlıyor sayılıyorduk…
… İstanbul’dayım. Yeni Türkiye Yayınları adına TÜYAP kitap fuarına katılmışım. Hemen yakınımızda Sistem yayıncılığın standı var. Sistem yayıncılık Doğan hocanın Savaşçı kitabını basmış. Klasik ifadeyle “peynir ekmek” gibi satan bir kitap. Doğan hoca imzaya gelmez mi? Hayatımın mutlu günlerinden biriydi. Kitap imzalattık, sohbet ettik. Dinledim. O güler yüzlü insanı, samimi insanı, dinleyen, dinleten insanı hafızaya kaydettim. Ve o günden sonra tüm psikologlarda Doğan hoca yaklaşımını ararım…
Sonraki yıllarda Doğan Cüceloğlu’nun bulduğum her kitabını okudum. İnsan İnsana, Savaşçı, Mış Gibi Yaşamlar, Onlar Benim Kahramanım, Gerçek Özgürlük kitaplarını tekrar tekrar okudum. Doğan hocanın kitaplarını okumak çok keyiflidir. Hem teoriyi, kuramı bulursun, hem de dilime son dönemde ezber ettiğim, “asık suratlı olmayan anlatımını”. Galiba ağzımdan düşürmediğim “anlamak derdini” de bu kitapların etkisiyle ezberlemişim…
Giray hocamın derslerinden sonra Doğan hocayı okudukça tarih ve psikolojinin bağını kurmuştum. Ortak noktaları olan İNSANı fark etmiştim. Tarihte iz bırakmış şahısları, olayları, mekânları psikolojiyi bilmeden anlamamızın mümkün olamayacağı kanısına varmıştım. Tarihçi psikolojiye ilgi duymadan yapamaz…
Aileler ilgi duymadan yapabilirler mi? Değişik televizyon kanallarında program yaparken her hafta sonu soframıza misafir oldu Doğan Cüceloğlu. Çocuklarımızı büyütürken, davranışlarını anlamlandırırken başvurduğumuz kaynak oldu bize… Şimdi çocuklarım okuyorlar “Damdan düşen psikolog”u, “Gerçek Özgürlük”ü…
Sadece aileler mi? Öğrencilerime okumalarını önerdiğim 3 isimden biri oldu Doğan Cüceloğlu (diğerleri Niyazi Berkes ve Erol Güngör’dür). Okudular da, sevdiler de, faydalandılar da. Ve bugün Doğan hocanın vefatı haberi üzerine öğrencilerimden Fatma Karcı şunu yazdı:
“Sizin sayenizde tanımıştım kitaplarını. Tanışma fırsatı bulup sohbet edip kitaplarını imzalatmıştım. Çok üzüldüm, mekânı cennet olsun inşallah. Allah rahmet eylesin.”
… Beni ben yapan değerlerin şekillenmesinde Giray Uraz hocayla başlayıp “damdan düşen psikolog” Doğan Cüceloğlu’yla devam eden süreci çok önemsiyorum…
Doğan Cüceloğlu’na Allah’tan rahmet diliyorum. Mekânı cennet olsun…
|